//-->
İçerik: Eğlence & WebMaster
Menu
eurobest.tr.gg

BonJuan-62.Tr.Gg ---- Alemin En Kral Sitesi

Ayakkabılar Çarşısı

Yürüyemiyorum artık. Ayaklarım bir adım daha atmama kararı almışçasına benim zorumla ilerliyor sanki. E, bütün gece hiç dinlenmeden Akhisar'ın bir ucundan bir ucuna yürümek kolay değil. En sonunda Mahmut'a oturmayı öneriyorum. Akhisar'da 'Ayakkabıcılar Çarşısı' diye anılan dar sokaklarla dolu ayakkabıcı dükkanları sıklığındaki karanlık yerlere giriyoruz ve ilk ve tek gördüğümüz epey ışıklı bir dükkânın karşısındaki ayakkabıcı dükkânının önündeki kirli kaldırıma aynı çocukluğumuzdaki gibi hiç aldırmadan çörekleniyoruz.

 Kalçamı koyar koymaz bir rahatlamadır alıyor beni. Sanki yıllarca zorunlu bir şekilde Akhisar'ın değil de dünyanın bir ucunu buralara kadar tepmişiz gibi abartılı bir deyim takınıyorum kendi kendime. Bunu duyan Mahmut, önce bir gülüyor, sonra da gömlek cebinden çıkardığı sigarasını çıkarıp dudakları arasına götürüyor. O kadar narin tutuyor ki sigarayı, 'bir kadın içişi' demeye varan dili o sert ve kırıcı keskin bakışlar durduruyor. Sigarasını içerken bakışları biraz daha sertleşiyor.

 Mahmut, bana karşımızdaki aydınlık dükkânın camekânlarından seçebildiği sivri burunlu ayakkabıları gösterirken, yaşlı, kambur duruşlu, ak saçlı, zayıf, tıknaz bir adam sırtında siyah bir torba, elinde ufak bir tabure ve taburenin içinede beyaz poşetlerle aydınlık dükkânın bitişiğindeki dar sokaktan dönerek gelip, aydınlık dükkânın önüne taburesini koyarak, yüzü dükkana bakacak şekilde, dizleri kaldırım hizasında oturuyor. Altına koyduğu taburesinin üzerine siyah torbasının içinden çıkardığı kenarlarından parça parça olmuş beyaz bir köpük koyuyor. Şu yeni alınan beyaz eşyaların korunması için içine konulan yumuşak köpüklerden. Tabureyi koyarken eline aldığı beyaz poşeti dizleri hizasındaki kaldırımın üzerine koyuyor. Siyah torbasını da sol ayağının üzerine yaslıyor. Mahmut'un sesini duyuyorum. Duyuyorum ama çok uzaklardan, uğultu şeklinde. Adamın üzerindeki ceplerinden iki yandan sarkmış gri bir yelek ve paçalarından dikişleri patlamış eski yamalı bir pantolon, içimde bir şeyleri kımıl ettiriyor.

 Bana arkası dönük olan adamın omuz üzerinden, açmaya koyulduğu torbaların içinden çıkaracağı şeylere merakla bakmaya çalışıyorum. Torbalar hışırdıyor ve bir yoğurt kâsesi çıkıyor. Ardından ufak bir parça ekmek. Ve... o kadar. Sonra elini cebine atıyor ve içinde bir şey sarılı bir mendil çıkarıyor. Mendili açmaya koyuluyor adam. Onu izlerken Mahmut'un dürtüşlerine kulak asmıyorum. Her söylediğine, anlamasam da 'he!' deyip geçiyorum.

 Mendil açılıyor ve bir kaşık çıkıyor. Kaşığı güçsüz bir şekilde parmaklarındaki göze çarpan güçsüz bir yılgınlıkla siliyor. Biraz sonra arkasına gelen köpeğin bacaklarına sürtünmesi bir anda korkutuyor yaşlı adamı. Sonra güçsüz bir sırıtma alıyor suratı.

 Kaşık, ürkek ürkek alıyor yoğurdu. Ellerin hükmüyle. Bitme korkusu mu, yoksa bir kibarlık anlayışı mı bu sezdiğim gecenin bir saatinde kimsesizlikle örülü bu sokaklarda?.. Bilinmez ama yiyişindeki ufak ürkeklik gözüme çarpmıyor değil. Ekmeği ufak ufak koparıyor. Kopardığı her parçanın ardından kırıntılar bir yağmur gibi serpeliyor beyaz poşetin üzerine. Kim bilir kaç günlük ekmek? Köpeğin dokunaklı bakışlarını görmüyor değil yaşlı adam. Küçük, naçizane yemeğini paylaşmak üzere bir parça koparıyor ve parçayı bandırıp usulca hayvanın önüne koyuyor.

 Yaşlı adamın ağzından dökülen sözcükler tüylerimi diken diken ediyor.

 "Açlık iyi değil, değ mi?"

 Mahmut'un bir konferans kadar uzun süren sivri burun ayakkabı macerası bitmek bilmiyor. Onu şu anda takan kim?

 Köpeğin yaptığı kalleşliğe aklım ermiyor. Adamın önüne koyduğu lokmayı önce bir kokluyor sonra da gözlerini ayırıyor ve beğenmemişçesine etrafına bakınıp duruyor. Adamın midesinin ufak bir köşesinde barınacak olan bir lokma, bir köpeğin kalleşliğiyle boşa gidiyor.

 Ne ekmeği bitiriyor yaşlı adam ne de yoğurdu. Belli ki bu onun tek yemeği. Kalkıyor. Her şeyini ilk geldiği gibi düzenliyor ve dönüp bir köpeğe bakıp yollanıyor.

 Önümüzden geçerken kaçamak bakışlarla suratına bakıyorum. Saçı sakalı birbirine karışmış zavallının. İçim cız ediyor. O anda ona bir iyi geceler dileğinde bulunmak istiyorum ama tüm sözcükler boğazımda düğümleniyor. Adam yürüyor, köşeyi dönüyor ve kayboluyor. Sonra bir fısıltı halinde dökülüyor sözcükler, Mahmut bile duymuyor:

 "İ…iyi geceler."

 
Son 5 Saat İçinde 18 ziyaretçi (50 klik) buradaydı!..
Web Stats
Forum